Kayıtlar

Ocak, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Zamanın denizinde, riske girip o büyük dalgalardan birini yakalayan sörfçüler başarılı oluyor...
Ömür, ölümden aldığımız bir avans gibi...
Belki de diğer gezegenlerde bunalıma girenleri dünyaya gönderiyorlardır, “her şeyin sarpa sardığı dünya denen o gezegeni gör de haline şükret” diyerek…
Uzun süredir, yalnız olduğum zamanlar haricinde, uzunca süren bir suskunluk durumuna tanık olmadım. Birileriyle beraberken hep konuşma ihtiyacında insanlar. Biraz uzayan suskunluk süresi sanki birçok şeyin üzerindeki maskeleri indiriyor. Ve bu, rahatsız ediyor insanları, ne olursa olsun konuşmaya devam ederek, gerçekleri örten o sis bulutunun dağılmasına izin vermemeye çalışıyorlar. Acıklı...
Yersiz, yurtsuz olmak tam da benim halim. Keşke göçebe olsaydım, ama öyle de değilim. Tam şehirleşememiş bu beton kapanında sıkışıp kalmışım. Adından başka hiçbir tarafı şehre benzemeyen, gerçek bir şehrin nimetlerinin çoğunun olmadığı, külfetinin ise bol olduğu bu insan yığınında boşa kürek çekip duruyorum. Hayır, aslında kürek çekiyor bile sayılmam, bir girdaba kapılmış gibiyim. Babamın köyüyle bir bağım yok ki oraya sığınayım. Yirmi küsür yaşında gördüm ilk defa o köyü. Kaçmak, sığınmak için fena bir yer değil, ama beni kabul etmez orası, koruyup kollamaz, çünkü yabancıyım orada da. Annemin memleketi desen, yine aynı. Özlediğim bir yer var, bu şehir dışında bir yer, ama neresi... Beni kabullenip, yaralarımı sarıp, arınmam için sığınak olacak bir yer var mı?
Çarklar arasında çürüyerek yitip giden insanın öyküsü sıkıcıdır, hiç cazip tarafı yoktur okur için. Büyük yazar bunu bildiği için, "dönüşüm"ü olağanüstü bir şekilde anlatma ihtiyacı hissetmiştir: Bir böceğe dönüşen insan... Aslında gerçek, çok daha sıkıcı, kasvetli, sıradandır, ve okuru bıktıracak kadar uzundur...